EVET FARKINDAYIM 

Değerli okurlar bu sitede ilkyazım 04.06.2014 tarihide yayımlandı ve ilkyazımın başlığı ‘yazmak’ üzerineydi. İlkyazımdan şu zamana kadar aradan nerede ise beş aydan fazla zaman geçti. Su gibi akıp giden bir zaman.

Bazı okurlarımızdan yazılarımın uzunluğu ile ilgili zaman zaman şikâyetler aldığım oldu. Evet okurlarımız bu hususta haklı idiler. Nitekim benim de fırsat buldukça yazılarını okumaya çalıştığım değerli gazeteci Özgür ÖZCAN BEY, 13.11.2014 tarihli bize ayırdığı köşesinde bu konuya da değinmiş. Öncelikle nezaketinden dolayı kendisine teşekkür ediyoruz.

Sayın Özcan köşesinde bizim 11.11.2014 tarihli yazımıza atıfta bunarak ve yazılarımızdan alıntı yapıp, yazılarımızın içeriği ile ilgili görüş ve fikirlerini açıklamış ve aynen  “ Muğla’da Ak Partili kalem sayısı iki elin parmağı kadar bile yok. O olanları da “ gazeteci” kategorisinde değerlendirmek pek sıkıntılı”. Devamla  “ ama Fethiye gazetelerinden birinde yazmaya başlayan bir kalem var; Av. Ramazan YILDIRIM… farklı, yalakalık yapmayan, “sorgulayan”  bir kalem”.

“Bir kusuru var, uzun yazıyor. Evet, ben de… uzun yazıyorum diye kendimi eleştiririm. Av. Yıldırım’ın yazısını görünce rahatladım”.

Yazılarımızın uzun olduğuna dair eleştirilerin doğruluk payı vardır ve ben de bunun farkındayım. Ama ne yapabilirim ki, bir zamanlar Ak Partinin liderine de “uzun adam” demiyorlar mı idi? İşin esprisi bir tarafa yazı yazan, düşüncesini yazı ile ifade eden yazar, gazeteci her kimse, meramını, fikirlerini, öz ve kısa cümlelerle anlatması önemlidir. Hele hele her türlü teknolojik gelişmeye rağmen zaman sıkıntısı çeken insanımızın, fazla vaktini almamak ta önemli olsa gerek.

Diğer yönüyle de akıllı telefonlar çıkalı ve teknolojinin bir sonucu olarak günümüz insanı artık, üzerinde uzun ve derin tahliller gerektiren yazıları okumayı pek sevmiyor.

Tabi burada değerli okuyucularımıza haksızlık yapmış olmayalım. Çünkü özellikle Ak Parti’nin Muğla siyaseti ile ilgili yazılarımızın okunma oranı 1200 ile 2500 rakamı arasındadır.  Demek ki ilginç bir konuya temas ettik ki, çok ilgi gösterildi. Zaten yazılarımızın uzun olma sebebi de Muğla’daki siyasete ilişkin olmasıdır. Ben ne yapayım “ Muğla’da siyasi arena hem uzun ince bir yol gibi, hem de çok karmaşık. Siyasi alan çok karmaşık olunca, haliyle de yazılar da uzun olmakta.

Değerli okurlar özellikle Muğla siyaseti ve Muğla’da Ak Parti’nin durumu ile ilgili yazdığım yazılarda, objektif olmaya büyük önem gösterdim. Asla kin ve nefret duyguları ile yola çıkmadım. Dedikodu kabilinden hiçbir lafı köşeme taşımamaya özen gösterdim. Yanlış bulduğum konuları ve eylemleri de hiç çekinmeden yazmaya gayret gösterdim.

Sayın Özcan Özgürün de belirttiği gibi, yalakalık yapmadan, yapılanları sorgulayarak. Biliyorum “yalakalık “ kelimesinden bazıları alınacak  ama ne yapabilirim ki, sayın Özcan Özgür öyle söylüyor. Aynı zamanda yalakalık yapmak bir karakter meselesidir ve insan olana söylenebilecek en ağır bir laftır. O halde yazı yazan , toplumsal ve siyasi meselelerle ilgili kalem oynatan kalem erbabı,ne yaptığına nerede durduğuna dikkat etsin.  Aksi takdirde yalaka olmak içten bile değil. Kimsenin de gözünden kaçmıyor demek ki.

Yazı yazmak büyük bir ahlaki ve vicdani sorumluluktur. Onun için dikkat etmek lazım. Algı operasyonu yapmak ya da zihinleri zehirlemek için yazı yazılmaz. Her devrin padişahına yaranmak için hiç yazılmaz. Aksi halde insan dile düşüverir de alay konusu olur. Kaleminden hem mürekkep hem de yağ damlayan tipler her devirde olmuştur; bundan sonra da olmaya devam edecektir. Önemli olan o tipleri iyi tanıyıp onlara karşı uyanık olmak ve etrafımızı da bu konuda uyarmaktır.

Okuyucularımız yazılarımızdaki bazı tabir ve kelimelerden yola çıkarak, örneğin bir hayli ilgi uyandıran, bir tavrı ve zihni algıyı, duruşu belirtmek için kullandığım “ tosuncuk” kelimesi ya da sıfatına kafa yorarak, “ artık açıklasın kim bu tosuncuk” dediklerini haber alıyorum ya da bana bizzat söylüyorlar.

Peki, ben de buradan okuyucularıma soruyorum “ tosuncuk” kim diye merak ediyorsunuz da, tosuncuğun evveliyatını ve tosuncuk sonrası evreleri niçin merak etmiyorsunuz? Asıl merak edilecek alanlar oralar değil midir, ne dersiniz? Mesela tosuncuk, tosun olabilecek mi? Eğer tosun olursa, ondan sora ki bir evre vardır ki her kula nasip olmaz, o evreye atlayabilecek mi? Ya da tosuncuğun akıbeti, birçok tosuncuğun başına gelen bir hal ile (siyaseten) bitiverecek mi? Ne kadar da ilginç konular değil mi?

Değerli okurlar ben kendi partimin içinde bir özeleştiri yaparak, bir nevi kendi evimizin önünü, kendi mahallemizi temizlemeye çalışıyorum karınca kaderince. İstiyorum ki çürük elmalar, kokuşmuş meyveler ayıklansın. Hangi partiden olursa olsun, memleketini, beldesini seven ve “ben temiz ve namuslu siyaset” yapmak istiyorum diyen herkesi bu temizliğe, kendi evinin önünü temizlemeye davet ediyorum. Aksi halde hem gelecek kuşaklara kirli bir siyasi alan bırakacağız hem de siyaset ve siyasetçiye güven hiçbir zaman tam anlamıyla sağlanamayacaktır. Siyasetçilere ve siyasi alana güveni tesis etmek öncelikle siyasetle uğraşanların işidir.

Bu gayret ve çabamda başarılı olurum olmam, onun hesabını yapmıyorum. Orası Allah’ın bileceği bir iş. Benim işim Fiedriçh Nietzsche’nin dediği gibi ahlaklı ve vicdanlı olmak.  Ne diyordu Nietzsche “ Vicdanlı ve dürüst olmak, “ HESAPLI” olmaktan iyidir. Hesap insanı makam sahibi yapar da, “ VİCDAN”; daha önemli bir işe yarar…” Bir ahlaki duruş ve vicdani tavır ancak bu kadar güzel ifade edilir.

Onun içim uzun uzun Muğla’da Ak Parti’nin durumunu ve bu partiyi dışarıdaki işbirlikçileri ile çökertmeye çalışan ve bir hayli de başaran, ikiyüzlü siyasi münafıkların hallerini ve yapıp ettiklerini izah etmeye çalışıyorum. 

Onun için bazı ihale fareleri yazılarımdan çok hem de çok rahatsız oldular. Siz onların kimseciklerin duymadığı zannettikleri yer ve zamanlarda şahsım ile ilgili konuşmalarını bir bilseniz.

Muğla siyasetini ve Muğla’daki Ak Parti’nin durumunu 12 yıldır çok yakinen gözlemlemeye çalışıyorum. Siyasi arenada işler nasıl dönüyor, kimin eli kimin cebinde, niçin Ak Parti en başarılı olması gereken ilçe ya da ilçelerde başarısız? Partinin çok önemli koltuklarını işgal edenlerin, ilginç siyasi bağlantıları.  Özellikle taşra bazında.  

Görünce ve hüküm verince acı acı gülümsüyorum. Yazık tabanda gönül veren bunca insanın verdiği emeğe. Hem de çok yazık. Bazıları var ki onların hakikaten yatacak yeri olmaz.

Şimdi siz de tutturmuş bu tosuncuk kim diyorsunuz? Yani siz bahçenizde otlayan tosuncuğu göremiyorsanız, ben ne yapayım şimdi.  Alın size bir sürü şirretliğinin arasından küçük bir örnek:

Sana diyorum! “Kankan olduğundan dolayı, iki yıl hiç çalıştığı resmi kuruma gitmeyerek, senin himayenle maaş alan oldu mu? Oldu ise tespit edildiği için işten atıldı mı? Atıldı ise sen atanlara karşı hangi savaşı verdin ve savaşın devam ediyor mu ?  bir kurum müdürü ile amansız savaşın kirli ilişkilerini deşifre etmesinden mi? Yine bir kurum müdürüne baskı yaparak, bir ilçeye haviye gönderttin mi? Asıl işini yapması gerekirken, başka işlerle uğraştığı doğru mu? Eğer doğru ise, oturduğun koltukları sana Ak Parti, bazı kurumlar üzerinde baskı yaparak gayrimeşru  işler çevirsin diye mi verdi” ?

Yazık hem de çok yazık, bu davada, Ak parti davasında bir virgül kadar değeri olamayacaklar, partide öyle yerler işgal etmekte ki. Kul hakkı yiyen haramzade tipler, ağzınızda sakız gibi geveleyip durduğunuz “ dava adı” hiç mi hiç yakışmıyor ağzınıza.

Sizden ve avenenizden  ( onlar da üç beş kişi) bir davanın bekçiliğini yapmaktan ziyade, olsa olsa  “ menfaatlerinizin  ve başkalarının tetikçiliğini yapmak beklenir ve bunu da başarmaktasınız.

Sevgi ve muhabbetle kalın değerli okurlar

Not: Yine yazımı geciktirdim. Diyorlar ya “ yazılarını filancalarla yazıyor” .

O filancalarla buluşmam geciktiği için geciktirdim yazımı!

Gerçeği ise dört gündür seyahatteyim

Av. Ramazan YILDIRIM