'Allah'ın varlığına ve birliğine, meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına, ahiret gününe, kadere ve kazaya' iman iddiasını taşıyanları, kamu imkanlarını verimli kullanmaya ve müsriflikten kaçınmaya davet ediyorum. Sahi bu yaşlı adamın evinin, taziye için gelenleri ağırlayabileceği, kaç odası vardı?
İSRAF ve TASARRUF
Ülkemizde
yaşanan savurganlığın haddi hesabı yok bugün. Hangimizin
evine girseniz kullanılmayan bir sürü eşya gözümüze çarpar. Gereklidir diye alıp
da hiç kullanmadan attığımız ne kadar çok şey var değil mi gündelik hayatımızda?
Hiç üzerimize giyme fırsatı bulamadığımız onca elbise dolaplarımızı süslüyor. Arabalarımız
bile aile üyelerimizin sayısına denk. Yazlığımızın biri sahilde öbürü yaylada
çoğumuzun. Oysa mutfağımızdan çöpe giden ekmeğin kaç Afrika ülkesini
doyuracağını yayınlanan araştırmalar ortaya koyuyor. Özellikle son 30 yılda
dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi insanlarımız arasındaki gelir eşitsizliği
daha da arttı. Yetkililerin milli gelire ilişkin verdiği büyüleyici rakamların
hayatın gerçekliği içinde bir karşılığı yok maaaslesef. Evet yeni zenginler
türediği doğru ve zenginlerin sayısı da hızla artıyor günümüzde. Her iktidarla
birlikte yeni zenginlerin peydahlandığı da bir vakıa. Ama zengin sayısına paralel olarak fakirlerin sayısı da fakirlik
oranları da artıyor.Çünkü her
zengin, başka insanların fakirleşmesi üzerine kurulu bir sistem içinde bu
duruma geliyor. Liberal kapitalist sistemin dişlileri arasından
güçlenerek üste çıkan bir insan, eğer dindar görünümlü ise kendini az biraz
zekat vererek temizleyeceğini sanıyor bugün. Zaten dini değerleri yoksa ya da
zayıfsa ufak tefek sosyal sorumluluk projelerinde yer almakla kendi reklamını
yapma imkanı da buluyor.
Örneğin, sözümona eğitimci
bir bürokrat öğleyin yemeğe giderken sadece yüz metrelik yolu makam arabasıyla
gelirken bir öğrenci birkaç kilometrelik mesafeyi sabah ayazında yürüyerek
katetmek zorunda kalabiliyor. Bazılarımız yedi kuşak sonrası için para ve mal
biriktirirken kimilerimiz, içinde bulunduğu ayın sonunu nasıl getirebilirim
kaygısında. Hazreti Allah'ın cömertçe verdiği nimetleri kimimiz tekeline almış
ve diğerlerine zırnık koklatmamanın planlarını yapmakla meşgulüz. Biraz kömür, susu
payı ramazan paketleri ve seçimlerin hemen öncesindeki kimi küçük yardımlarla siyasilerin
israflarını örtme girişimleri... Son dönemde, Necip Fazıl'ı ve şiirlerini
dilinden düşürmeyenlerin yaptığı taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa...
Bir
dersteöğrencilere kaç çift ayakkabıları olduğunu sormuştum geçen
yıl. Bir öğrencimin tam 14 farklı spor ayakkabısı vardı. Şaşılacak bir durum değil bu, tüketime dönük zihin kodlarımız aşınıyor
çünkü. Hangimiz, çocuğu bir ayakkabı istediğinde almamazlık ediyoruz?
Kendimiz pazardan giyinsek bile söz konusu çocuğumuz olunca icabında borç harç
demeyip onun isteklerini karşılamanın bir yolunu muhakkak buluyoruz. Çünkü onun
arkadaşları içindeki gururu bizim mali durumumuzun önüne geçiyor. Büyük
Fotoğraf'a yansıyan iseErmenek'te maden kazasında yer altında kalan oğlu için
"Oğlum yüzme de bilmezdi ya, suyun
içinde ne yaptı şimdi?" diyerek tüm Türkiye'yi gözyaşlarına boğan, Tezcan Gökçe'nin annesi Ayşe Gökçe'yi cenaze töreninde vakarla teselli
etmeye çalışan baba Recep Gökçe ve
onun uçları yırtık iki ayakkabısı...
Bir
anne baba için kuşku yok ki en acı şey evlat acısı olsa gerek. Onu, en yoğun
sevinç duygularıyla kucağına aldığında bilse bir gün cenazesinde saf bağlayacak
o günden sonra hiç yüzü güler miydi? Bilse de tahammülden başka ne yapabilirdi
ki? Nitekim o baba da öyle yaptı. Takati kalmamıştı ayakta durmaya; basit bir
sandalyeye oturuverdi. Devlet ulularının katıldığı cenaze merasimine gelmek
için en sadesinden bir ayakkabı geçirmişti ayaklarına; üstelik burunları da delik...Bu
ne asalet Allah'ım, yine 'Ağaçlar ayakta
ölüyor!' Bazılarımız uçağını, arabasını ve sarayını sırf ülkeyi temsil(!)
için yenilerken o baba 'Yiyiniz, içiniz;
fakat israf etmeyiniz! Allah, israf edenleri sevmez!' emrince israftan kaçınıyor
ve yaşantısıyla gariplerin en yakın dostu ahir zaman peygamberine öykünüyordu. Şahit ol ya Rab! Şahit ol ya Rab! Şahit ol ya
Rab!
vÇAĞRI: 'Allah'ın varlığına ve birliğine, meleklerine,
peygamberlerine, kitaplarına, ahiret gününe, kadere ve kazaya' iman iddiasını taşıyanları, kamu imkanlarını verimli
kullanmaya ve müsriflikten kaçınmaya davet ediyorum. Sahi bu yaşlı adamın evinin, taziye için gelenleri ağırlayabileceği, kaç
odası vardı?
Mehmet Bey, ülkeyi Yönetenler soyup soğana çevirmişler, sen kalkmış Vatandaşa dokunduruyorsun.Yüreğin varsa yazsana ayakkabı kutularındaki milyon dolarları, Bakanın kolundaki milyonluk saati, ak mı kara mı Saray'ları, çalıyorlar ama çalışıyorlar mantığında Olanları!,,,Yasaklar ülkesi haline geldik.Sen vatandaşı değil baştakilerin milyon dolarlık Rüşvet, irtikâp, hırsızlıkları arsızlıkları... Yaz, yaz da milyonların ayakkabılarını kimlerin gaspettiğini Görsün millet.Yazmazsan birinin dediği gibi hadi git ordan...
Murat Bey, 'Nasılsanız öyle idare edilirsiniz!' hadisi şerifi yazılarımızda bakış açımızın temelini oluşturmaktadır. Elbette yazılacak çok konu var; gerek sizin burada zikrettiğiniz gerekse zikretmediğiniz. Ama eminim, önceki yazılarımı ve özellikle bu yazımı bir kez daha okuduğunuzda, mesuliyetin hepimizde olduğunu ifade etmeye çalıştığımı göreceksiniz. Ayrıca yazılarından dolayı soruşturma geçiren bir yazar olduğum bilgisini de bu vesileyle paylaşayım isterim. İlginize teşekkürler...
Mehmet Bey, ülkeyi Yönetenler soyup soğana çevirmişler, sen kalkmış Vatandaşa dokunduruyorsun.Yüreğin varsa yazsana ayakkabı kutularındaki milyon dolarları, Bakanın kolundaki milyonluk saati, ak mı kara mı Saray'ları, çalıyorlar ama çalışıyorlar mantığında Olanları!,,,Yasaklar ülkesi haline geldik.Sen vatandaşı değil baştakilerin milyon dolarlık Rüşvet, irtikâp, hırsızlıkları arsızlıkları... Yaz, yaz da milyonların ayakkabılarını kimlerin gaspettiğini Görsün millet.Yazmazsan birinin dediği gibi hadi git ordan...