Yıllardır imar planı onaylanmadığı için gündemden düşmeyen, Kayaköyü son günlerde de bir kısmının restore edilerek turizme açılması düşüncesi ve Rum değil Türk köyü olduğu görüşleriyle yine gündeme geldi.
Bölgede Rum köyü olarak bilinen Kayaköyü’nün Osmanlı arşivlerinde “Kayı” isminde Türk köyü olduğu düzenlenen panelde belgelerle anlatıldı. Panelde konuşan Yörük Türkmen Derneği Başkanı Ramazan Kıvrak: “Dışarıdan gelen turistlere rehberlerimiz orada sanki sadece Rumlar yaşamış gibi kiliseleri gezdiriyorlar. Oysa orada 500 yıl önce medrese vardı. Oradaki insanlar en azından bunları da ziyaretçilere göstermeli. Burada birçok Türk evi var” diyerek; ‘Kayı halkı atalarının evine sahip çıksınlar’ çağrısında bulundu. Fethiye Belediyesi, Yörük Türkmen Derneği ve Tarih ve Sosyal Bilimler Araştırma Merkezi tarafından Fethiye Belediyesi Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Osmanlı Arşivleri ve Belgeler Işığında Kayı Köyü Tarihi” konulu panele CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, CHP Muğla Milletvekili Nurettin Demir, CHP İlçe Başkanı Ali Özgür Kullukçu, MHP İlçe Başkanı Cengiz Çay ve çok sayıda davetli katıldı. Panelde, katılımcılara Osmanlı arşivi belgeleri sunumlarla gösterildi. Oturum başkanlığını eski Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Şube Müdürü Avukat Ömer Karayumak’ın yaptığı panele, Süleyman Demirel Üniversitesi Yeni ve Yakın Çağ Tarihi Uzmanı Doç. Dr. Behset Karaca, Genel Türk Tarihi Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Gökçe ve Yörük Türkmen Araştırıcısı Eren Fehmi Eroğlu konuşmacı olarak katıldı.
Panelde konuşan Doç. Dr. Karaca, Fethiye’nin 16. yüzyıldaki isminin Meğri olduğunu siyasi, ekonomik ve sosyal durumunu incelediğini 1261 yılında kurulan Menteşe beyliği ile Oğuz boylarının bölgeye geldiğini söyledi. Kayı boyu, Kara Keçeliler gibi Oğuz boylarından gelenlerin o dönemden Meğri çevresinde yaşadığını belirten Karaca, “Bölgede o dönemde Yörüklerde oldukça fazlaydı. Fakat yörenin nüfusunun yüzde 25’ni oğuz boyları oluşturuyordu. Belgeler de Fethiye merkezinin bu dönemde 750 kişilik bir kasaba olduğu anlaşılıyor” dedi. Osmanlı belgelerine göre, Rumların yaşadığı yerin Elviz olarak geçtiğini kaydeden Karaca, Rumlar bölgeye gelmeden önce çevrede Kayı halkına ait medrese, vakıf ve mektephanelerin olduğu biliniyor. O dönemde Türkler ve Rumların yan yana yaşadığını, ancak bölgeye Rumlardan önce Türklerin gelerek yerleşik hayata geçtiklerini ifade etti.
Yörük Türkmen Araştırıcısı Eren Fehmi Eroğlu ise Kayı isminin bölgede yakın bir zamana kadar yöresel ağızla “gayı” olarak ifade edildiğini vurguladı. Kayı Köyünün geçmişini anlamak için öncelikle Kayı boyunun tarihi hakkında bilgi sahibi olmak gerektiğini anlatan Eroğlu: “Kayı boyu Oğuzların 24 boyu içerisinde yer alan en çok devlet kuran boylardan birisidir. Boyun kurucusu Oğuz Kağan’ın torunu Gülhan oğlu Kayıhandır. Kayı boyu hakkındaki en eski bilgileri bir çok yazılı eserden görmekteyiz. Ayrıca 8,9 ve 10. yüzyılda Orta Asya’ya getirilmiş olan Arap coğrafyacılığının eserlerinde de Kayılar hakkında önemli bilgiler yer almaktadır” dedi. Eroğlu, Kayı Köy isminin sadece Fethiye’de bulunmadığına dikkati çekerek, Tekirdağ, Erzincan, Ağrı, Ödemiş, Bursa, Sivas ve Burdur’da da aynı isimli yerleşkeler olduğunu kaydetti. Türkiye’nin en kalabalık ve en yaygın boylarından birisinin Kayı olduğunu vurgulayan Eroğlu, gerçek manada bir Oğuz yerleşkesi olan Kayı Köyün ismine Osmanlı arşivlerindeki kaynaklarda sıkça rastlandığını anlattı.
Köyün tarihinin ilk olarak Likyalılar döneminde başladığını ifade eden Eroğlu o dönemde Karmylassos olarak anılan köyün daha sonra Roma ve Bizans egemenliğine girdiğini bildirdi. 1071 sonrası Anadolu’da başlayan yoğun Yörük Türkmen akını ile bölgeye göçün başladığını hatırlatan Eroğlu, şunları kaydetti: “Bu dönemde Kayı Köyü Menteşe beyliği sınırları içinde yerini aldı. Köy ilk kez Osmanlı hakimiyetine ise Yıldırım Beyazıt döneminde girdi. 1902′de meydana gelen Ankara Savaşı ile Menteşe beyliği tekrardan kuruldu ve köy yeniden Osmanlı hakimiyetinden çıktı. Eroğlu, köye dair en eski Osmanlı arşivi belgelerinin 2. Beyazıt dönemine ait Başbakanlık Devlet Arşivinde yer alan 39 numaraı tahlil defterinde bulunduğunu, o dömde tahlil defterinin vergi defterleri olarak kullanıldığını ifade etti.
Bu belgeler ışığında söz konusu yerin Kayı Köyü olduğunu ispatladıklarını kaydeden Eroğlu, “Bu dönemde bölgede 3 Kayı cemaati bulunuyordu. Birinci Kayı cemaati 131 haneden, ikincisi 183 haneden, üçüncüsü ise 30 haneden oluşuyordu” dedi. Fethiye Yörük Türkmen Derneği Başkanı Ramazan Kıvrak da 10 yıl önce Kayaköy’deki mezar taşları üzerinde çalışma yaptıklarını ve ancak söz konusu mezar taşlarının aradan geçen zamanda birileri tarafından çalındığını savundu.
Mezar taşlarının bir milletin tapusu olduğuna dikkati çeken Kıvrak, devletin mezar taşlarını çalanları bulmasını
istedi. Kıvrak, köyün isminin Kayı olarak değiştirilmesi için Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatcı ile görüştüklerini kendisinin de konuya sıcak baktığını vurguladı. Kayaköy’de 2 tane kilise olduğunu hatırlatan Kıvrak, sözlerini şöyle tamamladı: “Lozan Antlaşmasına göre o dönemde kilise açık ise açık kalacak kapalı ise öyle devam edecekti. Nasıl Yunanistan’da cami açılamıyorsa burada da kilise açılamayacak. Dışarıdan gelen turistlere rehberlerimiz orada sanki sadece Rumlar yaşamış gibi kiliseleri gezdiriyorlar. Oysa orada 500 yıl önce medrese vardı. Oradaki insanlar en azından bunları da ziyaretçilere göstermeli. Burada bir çok Türk evi var. Kayı halkı atalarının evine sahip çıksınlar.