KUYRUĞU DİK TUTMANIN ALEMİ NE!
Kuyruğu dik tutmak deyiminin anlamını hepimiz biliriz herhalde.En zor anlarda bile, karşı tarafa kendi halinden bir şey hissettirmemek ya da karşı tarafa zayıflığını göstermemek manasında kullanılır.Ancak bunu abartmamak lazım. Aksi takdirde sonumuz aşağıda anlatacağımız hikayedeki fare gibi olur Allah korusun.
Aşağıda anlatacağımız hikaye ibretlik derslerle doludur ;tabi ki almak isteyenler için. Bizim kültürümüzde hikayenin, masalların çok önemli bir yeri vardır aynı zamanda. Bu toplum bölünüp çekirdek aileye geçmezden önce, çocuklar dede ve ninenin petekten süzülen bal misali,yılların verdiği tecrübeden süzülen güzel sözleri işiterek, hikayeler dinleyerek büyürlerdi. Onun için kültür çatışması ya olmaz ya da en az olurdu.Anlattığı hikayeler, bir ömürden süzülen damlalardı sanki.
Şimdiki çocuklar ise, bakıcılara ve sokağa emanet. Bir de televizyon kanallarına.
Mevlana'nın Mesnevisinde Geçen Hikayemiz
Ormanın birinde, bütün hayvanlar dostane bir şekilde kardeşçe geçiniyorlarmış. Ancak içlerindeki farenin bir tanesi, ayrım yapmadan hayvanların yiyeceklerinden aşırır dururmuş. Aşırma eylemine geçtiği zaman da kuyruğu dikermiş. Sonunda aslan bütün hayvanları bu işi çözmek için meydana toplamış ve çareler aramaya başlamış. Alınan karar sonucu, farenin işini bitirme görevi kediye verilir.
Görevi icabı akşam olduğunda kedi pusuya yatar. Bir süre sonra fareyi iş başında görür. Yine kuyruğu dikmiştir fare. Hemen saldırıya geçer kedi. Onu gören fare başlar kaçmaya. Fare önde kedi arkada, kovalamaca devam ederken, ağaçların bittiği ve düz bir arazinin başladığı yere gelirler. Fare saklanacak hiç bir ağaç, kuytu bir yer bulamaz. Ne de olsa bir çöldür orası. Kan ter içinde saklanacak yer ararken fare, bir bakar ki bir inek çölün ortasında otlanıyor. Hemen yanına varmış. Demiş ki;
- İnek kardeş. Ne olur beni şu vahşi kedinin elinden kurtar. Ne istersen yaparım.
- İnek, farenin korkmuş halinden etkilenir ve der ki; peki şöyle arkama geç. Ben (affedersiniz) bokumu senin üzerine yapayım, kedi de seni görmez.
Çaresiz kalan fare hemen kabul eder. Bir süre sonra kedi ineğin yanına gelir ve fareyi sorar. İnekten olumsuz cevap alınca şüphelenir ve kafasını ineğin boku üzerine doğru çevirir. O anda farenin dimdik duran kuyruğunu görür ve fareyi tuttuğu gibi çeker alır. Bir hamlede farenin işini bitirir.
Hikaye burada bitmekte.Bu hikayeden Mevlana üç tane ders çıkarır. O dersler ise;
1. Sana her pislik atan düşmanın olmayabilir. Zira inek düşman değildir.
2. Seni her pislikten çıkaran dostun da olmayabilir. Kedi de dost değildir.
3. BU KADAR BOKUN İÇİNE SAPLANMIŞKEN KUYRUĞU DİK TUTMANIN NE ALEMİ VAR !
Değerli dostlar bu hikayede anlatılan tipleri her yerde görmek mümkün aslında. siyasette, ticarette, bürokraside. Daha çok da siyasette görebiliriz.
Baştan aşağı pisliğe, her türlü kepazeliğe bulaşmış tipler vardır da hikayemizdeki fare misali pisliğin içinde kuyruğu dik tutarlar.
Pisliğin içinde kuyruğu dik tutmaları, ortalıkta kedinin yokluğundan mı yoksa, deli cesaret mi o bize karanlık.
TOSUNCUK KİM
Değerli dostlar, geçen yazılarımın bir kısmında kısa kısa da olsa, sizlere tosuncuktan bahsetmiştim.Peki kimdi bu tosuncuk?
Bazı değerli dostlarımız, yazıdan kendilerinden bahsettiğimi zannederek, alınmışlar olacak ki ;tarafıma telefon açıp ya da yüz yüze geldiğimizde sitemde bulundular. Kendilerinden bahsedildiğini zanneden arkadaşlarımızın bir kaçını ikna ettim. Ama değerli dostumuzun bir tanesi var ki bir türlü ikna olmuyor. Diyor ki " Yazılarını takip ediyorum, sen benden bahsediyorsun". Senden bahsettiğimi nereden biliyorsun diyorum cevap yok. Senden değil diyorum. "Peki filanca şahıstan mı"? Hayır ondan da değil. Sonra dönüp diyor ki "hayır benden bahsediyorsun". Peki nereden biliyorsun diyorum?. O da diyor ki " arkadaşlar beni arayıp senden bahsediyor diyorlar" diyor. Peki onlar senden bahsettiğimi nereden biliyorlar. Bir araya gelip bir kritik yapın belki yanılıyorlardır.
"Peki diyorum sen o yazdığım vasıfları taşıyor musun" gık yok. Israrla benden bahsediyorsun diyor. Ey Allah'ım aklıma mukayyet olmayı nasip eyle.Yazımın hiçbir yerinde ismi geçmediği ve aynı zamanda onun olduğuna dair sıfat ve makam belirtmediğim halde, ısrarla benden bahsediyorsun demek ne anlama gelir aziz dostlar.
Sevgili dostum bana hakkını helal etmediğini, benim gibi sahte Ak Partililerle uğraşacağını, seçimlerde kaç kişinin elini sıktığımı, kaç kapıyı çaldığımı soruyor.
Bak dostum, beni şimdiye kadar tanımadınsa bundan sonrada tanıma boş ver.Eğer geçmişte bir araya geldiğimizde yaptığımız sohbetleri birazcık anlasaydın zaten ortada sorun olmazdı.O sohbetleri hatırlar mısın, iki saatlik sohbetlerimizin en az 30 dakikasını ne kadar düzgün bir insan olduğunu, çalmadığını, çarpmadığını, bu davaya ne kadar bağlı olduğunu, hiçbir makam ve mevkide gözünün olmadığını, davanın bir neferi ve askeri olduğunu bahsederdin. Sahi her konuşmanızın yarım saatlik bölümünü niçin bu kadar dürüst olduğunuzu ispat için yapma gereğini duyardınız. Çünkü seni yeni tanıyordum ve sana da çalıyorsun çarpıyorsun demiyorduk ki. Durup dururken neyin nesi idi onlar.
Eğer sen dostum, benim yazıklarımı birazcık anlasan, şahsıma sahte Ak partili diye saldırmazsın. Düşmanına saldırdığın zaman söylediklerinin birazcık inandırıcılığı ve mantıki izahı olsun. Birazcık iddialarının ayakları yere bassın. En azından beni ve seni tanıyanları hayal kırıklığına uğratmamış olursun. İnsanın ağızdan çıkan söz, şahsiyetin ve karakterin mührüdür aynı zamanda. Vur da vururken gülünç duruma düşme bari. Ne de olsa dostuz biz.
Bizim bu dava ile bağımızı ölçecek, sadakat ve bağlılığımızı değerlendirecek kişi en son sen olmalısın dostum. Şu ana kadar bu dava ile ilgili yaptıklarını bir çuvala koy. Yapmadıklarını da bir çuvala. hangisi kaç kilo gelir bir tart.
Hak hukuka gelince yapma be dostum. Güldürme beni. Eğer benim tarafımdaki hak ve hukuku açacak olursam bunun altında ezilirsin. Çok alacaklı çıkarım emin ol. Gece alel acele bir kamyon kasasına doldurtup götürttüğün insanlar arasında ben de vardım. görmüşsündür herhalde. Ne aklın ne de vicdanın tartamayacağı bir davranıştı o hatırladın değil mi?
Bir de o dosyanın içine iliştirilen, benim hakkımda, o bizim kümesin içindeki tavukları alıp,karşı komşunun kümesinin içine koydu, notunu düşürttüren hangi cibilliyeti ve sütü bozuk diye merak bile etmiyorum. Şunu unutma dostum, bazılarının tavassut ve teveccühüyle sürüye çobanlık yapmak, bizim için bir züldür ve işte o zaman ben kendimden şüphelenmem lazım. Sen ne demek istediğimi anladın değil mi?
İnan dostum burada bir nefis mücadelesi ve müdafaası yapmıyorum. Üzücü bir hüküm ama senin bu davada bir virgül kadar bile olumlu etkinin olmadığına da bütün kalbimle inanıyorum.
Şunu da bil, sana hiçbir şekilde kin ve öfke duymuyorum. Temel arkasına geçip ne kadar şahsıma ateş ettiğini bilmeme rağmen. Bir kıpırdamam bile seni rahatsız etti. Nerede ismim telaffuz edildi ise renkten renge girdiğini biliyorum ama bunu sana hiç söylemedim. Benden rahatsız olman gayet normal. Kendi başına bırakılsan bel ki bu kadar havalara zıplamayacaksın bunu da biliyorum. Ama ne yapabilirim ki bu dünyada, bu alana girip de ipleri başkasının eline teslim etmeyen çok az insan vardır ve insan birçok şeyi de çaresizce yapar ya da yaptırırlar. Bunun da farkındayım.
Bu dünya böyledir herkes kapasitesi kadar işlerle uğraşır ve herkesin yapıp ettikleri ile, dilinden, ağzından dökülen kelime ve cümleler şahsiyet ve karakterin de birer göstergesidir.
Bir de şunu hatırlatayım: Bir insana siyaseten karşı olabilirsiniz. Ama bir canlının diğer canlıyı boğazlaması gibi, mesela bir aslanın avını boğazlaması gibi bir düşünce neyin nesi .Zannetme ki hiç bir şeyden habersizim. Hatta hayal bile edemeyeceğin kadar haberim var. Akıllı ol. Ne demek istediğimi sen anladın aziz dostum.Eskiler yerin kulağı var derlermiş. Ya bir de yer kayıt etti ise hafızasına.
Benden sana şimdilik bu kadar. Beni tosuncukla baş başa bırak. Tosuncuk bana yetiyor şimdilik dostum. Bak dostum diyorum sana.
Evet değerli okurlar tosuncuk meselesi bazen başımıza böyle işler açmakta. Durup dururken, birileri kendini tosuncuk zannediyor. Oysa tosuncuk olmak kolay değil öyle. Ne merhalelerden geçilir bir bilseniz.
Tosuncuktan önceki bir devre vardır ki orada ne bilgi hazineleri yatar bir bilseniz. Herkes rehberinin esiridir. Yalanı rehber edinen yalanın esiridir. Parayı rehber edinen paranın esiridir.
Tosuncuk kritik devrelerde kimlerin sırtına basılacağını çok iyi bilir. İşini görür sonra da atar kendince çöpe. Bu durumu kendisi de kaçırır zaman zaman ağzından.
Tosuncuğun en büyük özelliği yola çıktıklarının büyük çoğunluğunu yarı yolda terk etmiş olmasıdır. Çünkü onlardan alacağını almıştır artık.
Genellikle, ya kullanılabilecek silik ve hedefine engel olmayacak şahsiyetlere sırtını dayar ya da hedeflerine varmada işine yarayacağı güçlü insanlarla düşüp kalkar. Yerimiz daraldı dostlar gelecek yazıda tosuncuğa devam.
Sevgi ve Muhabbetle Kalın
Av. Ramazan YILDIRIM