YENİ KURULAN PARTİLER
Bir
genel seçim dönemi daha yaklaşıyor değerli okurlarım. Şunun şurasında seçime altı
ay gibi bir süre kaldı ve siyasi arenada kıpırdanmalar başladı. Bazı partiler
olağan kongrelerini tamamlamanın derdinde bazı siyasi figürler de yeni
yapılanma ve oluşum arayışları içinde. Vatandaşlarımızın iktidar sorumluluğunu
emanet edebileceği yüze yakın siyasi parti var bugün. Ülke insanının önüne
konulan her tercih seçeneği bir imkan olduğu kadar bir kafa karışıklığı da
oluşturuyor. Maalesef bizim, tüzük ve programları okumadan, lideri ve
partilerin basındaki görünürlükleri üzerinden değerlendirmeyle oy kullanan bir
seçmen kitlemiz mevcut. Öyle ki sandıktaki yönelimimizin belirlenmesinde liderlerin
karizması ve polemikçi üslubuyla sesinin meydanlarda rakiplerden daha gür
çıkması, o partinin gerçekleştirmeyi vaat ettiği amaçlarını ikinci planda
bırakabiliyor. Hatırı sayılır bir seçmen kitlesi de ilk tercih olarak oy
vermeyi düşündüğü partinin barajı geçebileceğine, seçimi kazanabileceğine
inanmadığı için desteğini birinci gelmesi muhtemel olana kaydırabiliyor. Siyasi
tarihimiz biraz da ehveni şer yaklaşımıyla, medyanın yoğun propagandasıyla,
halka dönük popülist seçim rüşvetleriyle iktidara getirilen ve sonra da baraj
altında bırakılan partilerin çöplüğüne dönüşmüş durumda.
Siyasi partilerimiz, acaba kuruluşlarından
bu yana nasıl bir intiba bırakmışlardır? Biliyorsunuz, CHP devleti kurmakla
övünen bir parti ve bu övünç günleri o kadar uzun sürdü ki çok partili siyasi
hayata geçildikten sonra 1961 ihtilalıyla kendisine bırakılan ve 1974 yılındaki
milletvekili transferleriyle kurulan hükümetleri saymazsak bir defa bile tek
başına iktidar olamadı. Bu durumu,
halkın talepleriyle örtüşen yeni politikalar üretememesiyle de açıklayabiliriz;
parti içi sarsıntıların bir türlü durulmak bilmemesiyle de. Bir kaç kez 'Anadolu Solu, Yeni CHP' sloganlarıyla
farklı zamanlarda geniş halk kitleleriyle buluşmayı denese de parti
merkezindeki belirleyici ana unsurların esneme krizi nedeniyle bu türden
girişimler hep kadük kaldı. MHP ise meclisteki varlığı kasko, fren ve emniyet
sübabı olarak görülen; ancak doğrudan iktidar sorumluluğu verilmeye, güvenlik
ihtiyacının yoğunlaştığı dönemler hariç, üst kadroları itibariyle hazır
görülmeyen bir parti. Ancak bugün, bölünme ve özerklik tartışmalarıyla birlikte
yeniden kendisine ilgiyi arttıran bir durumda. İktidardaki AKP'nin son
dönemindeki eğitimden iç güvenliğe, ülke bütünlüğünün korunmasından samimi
dindar insanların yaşadığı zihinsel kırılmaya ve ruhsal kopuşa, ahlaki
çözülmeden adaletin dip yapmasına kadar çeşitli politikalarından endişe duyan
vatandaşlarımızın daha farklı arayışlar içine girdikleri de bir vakıa. İnsanın
zihnine, bölgemizde ve ülkemizde aktif politika belirleyiciliğine soyunan üst
akıl sahiplerinin bugünleri öngördükleri ve bu yüzden milletin önüne alternatif
sunma olasılığının yüksekliği nedeniyle BBP lideri Muhsin YAZICIOĞLU'nu ortadan
kaldırdıkları endişesinin düştüğü bir ortamda karşımıza birden fazla yeni parti
çıktı.
Şimdilerde
politika kervanına katılan siyasi
partiler Prof. Dr. Abdurrahman KARSLI'nın Merkez
Partisi, Prof. Dr. İdris BAL'ın Demokratik
Gelişim Partisi, eski İçişleri Bakanı İdris Naim ŞAHİN'in Millet ve Adalet Partisi ve Emine Ülker
TARHAN'ın Anadolu Partisi. Millete
hizmet noktasında siyaseten köklü bir anlayışın ete kemiğe bürünmüş hali
değilse eğer, politik arenaya çıkan çoğu yeni parti, prematüre bebek gibi
kalıyor. Fakat konjonktürel durumun ve bazı dönemsel gelişmelerin ise kulvara
katılan yeni partilere şans getirdiğini görüyoruz. Seçim öncesi ekonomik bir
kriz yaşanmadıysa vatandaşlarımızın yeni kurulan siyasi partilere kısa vadede pek
de rağbet etmediklerini söyleyebiliriz. Partilerin
teşkilatlanma güçlükleri, siyasetin finansmanı meselesi, vitrindeki yüzlerin
kim ya da kimler olacağı ve yüzde onluk seçim barajı nedeniyle yeni kurulan bu partilerin
nereye oturacağını şimdiden öngörmek çok zor. Son dönemde, ülkeyi 12 yıldır
yöneten AKP'nin içinden iki ve aynı cenahtan bir olmak üzere toplamda üç; ana
muhalefet CHP'nin içerisinden de bir yeni partinin çıkması 'parti içi demokrasi ve sürükleyici liderlik sorunu' açısından
irdelenebilecek hususlar.
Bizler ise yaptıklarımız
kadar yapmadıklarımızdan da pişman olmamak için sade seçmenler olarak işe tüm siyasi
partilerin işsizliğin azaltılması, gelirlerin
dağıtılmasında belirleyici olması gereken kıstaslar, egemenlik alanlarımızın
korunması, çevre sorunları, gençliğin geleceğe hazırlanması, üretim-tüketim
ilişkileri, dış politikada atılacak öncelikli adımlar, yasama-yürütme ve yargı
faaliyetlerinde izlenecek rota, sağlık politikaları, bireyin yönetimdeki
konumu, siyasetin finansmanının nasıl sağlanacağı, medya-hükümet münasebetleri,
hukukun üstünlüğü ve bağlayıcılığı, adaletin tesis edilme hızı ve tarafsızlığı,
yolsuzluk ve yoksullukla mücadele ve sosyal devletin işlevleri gibi tasavvurlarını
araştırarak başlayabiliriz.
v ÇAĞRI: Oy kullanma yeterliliğine sahip tüm vatandaşlarımızı,
seçimlere kadarki sürede rey vermeyi ya da vermemeyi düşündüğü siyasi
partilerin, 'nasıl bir Türkiye düşledikleri' sorusuna verdikleri cevabı
araştırmaya ve ona göre vatandaşlık görevlerini yerine getirmeye davet
ediyorum. Zira rey vermek, sorumluluğa ortak olmaktır. Acaba görev alarak
doğrudan ya da tercih ederek dolaylı biçimde icraatlarına ortak olduğumuz
eski-yeni siyasi partileri ve programlarını ne oranda tanıyoruz?