Açılış Sayfam Yap   Sık Kullanılanlara Ekle   

   Anasayfa          Künye          Yazar Girişi         Sitene Ekle         Arşiv          Rss Listesi

'DİYANET İŞLERİ' MESELESİ
   
 

Mehmet Uçar ¬

Mehmet Uçar

 'DİYANET İŞLERİ' MESELESİ
 Yazı Boyutu

 Tarih : 11.05.2015 - 17:06:10 


Bu tartışmalardan bir kere daha anlaşılıyor ki, din eğitimi devlet eliyle verilemiyor. Eğer böyle bir din eğitimi verilme çabası içine giriliyorsa verilen bu din eğitimi, yalnızca devletin çıkarına görüp uygun bulduğu, verilmesinde bir mazur görmeyip denetim altına almayı ittihaz ettiği bir din anlayışı oluyor. Bu yaklaşımın 'devletin dini' olduğunu söylemek için acaba, şimdilerde suyun gözünde keyif çatan kimi geçmiş 'İslamcı' yazarların makalelerine kadar gitmeye bilmem hacet var mı?


TEKLİF YAZILARI / MEHMET UÇAR

(mehmetucarcem@hotmail.com)
'DİYANET İŞLERİ' MESELESİ

    Yakınlarda bir özel televizyon kanalında canlı yayında konuk olan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Sayın Mehmet GÖRMEZ'i dinlerken bir kere daha kalbi olarak Hz. ALLAH'a hamd ü senalar ettim. Niye mi? Niye olacak; dinimi, diyanetimi devlet kurumları üzerinden değil de halkın bin bir zorlukla dişinden tırnağından arttırarak bizatihi kendisinin kurduğu ve netameli zamanlarda yaşatmak için fedakarlıklar yaptığı sivil kurumlar eliyle öğrendiğim için...

    İnsan olarak herkesin kendince bir dini eğitim almışlığı ve meşrebince bir dindarlığı vardır muhakkak. Naçizane bendeniz de aldığım eğitim itibariyle din eğitimi vermenin salt devlet kurumlarına ait olmadığının, pekala bağımsız kurumlarca da fevkalade bir din eğitimi verilebileceğinin en müşahhas örneklerinden biriyim. Hayır, bunu söylemekle birey olarak ne çok iyi bir din eğitimi aldığımı ne de çok dindar bir Müslüman olduğumu söylemiş olmuyorum. Kuşkusuz, dini bilgimde de dindarlığımda da çok eksiklikler var ve bunu birincil ağızdan itiraf etmekte de hiçbir beis görmüyorum. Ancak, yine de aldığım din eğitiminin bana sağladığı kazanımların en başında, dinin samimiyet olduğunu fark etmenin ve onu her ne sebeple olursa olsun dünya menfaati için kullanmanın mahzurlarını kavramış olmam yatıyor.

  Değerli okurlarım, bildiğiniz gibi ülkemizdeki en sıcak tartışma konusu, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Sayın Mehmet GÖRMEZ'in ismi etrafında yürütülen makam arabası tartışmaları... Emin olun, fiyatı vergiler dahil bir milyon TL tutarında olduğu iddia edilen araçla ilgili olarak sayın başkanın esaslı bir yalanlama yapacağını umarak ve ağzından haberlerin asılsız olduğunu duyacağımı zannederek dikkatle izledim televizyondaki programı. Siyasilerin dini değerleri hafife alan bazı açıklamalarına karşı yeterince direnç gösteremeyen bu kurumun başkanını dinlerken ikinci kez sükut-u hayale uğradım doğrusu. İçimde, böyle mi olmalıydı diyen vicdani bir sesin sızısına, resmi geçidine şahitlik ettim program boyunca.

   Evet, nihayetinde başkan, gündeme oturan bu makam arabasını mezara benzeterek iade edeceğini söylüyordu söylemesine. Ancak gerekçesi arabanın lüks olduğu, dindar bir insanın böyle bir arabaya binmesini onaylamadığı, bu paraların cami yapımı vb. amaçlarla gariban ülke insanın yardımları şeklinde cuma namazı çıkışlarında zaruri bağış olarak toplandığı, peygamberimizden başlayarak tüm muteber kanaat rehberleri ve dini önderlerimizin hususi yaşamına bu tür tartışmaların uymadığı vurgusu değildi. Bulabildiği gerekçe, bu haberin basında yer alış biçimi ve yer verenlerin niyeti  ile kimlikleri idi. 'Paralel yapı' diye adlandırılan topluluğun bu haberi yayması, onu arabayı iade etmeye sevk etmiş imiş.

         Açıklamalarını üzülerek izledim ki reis, hala bu değerdeki bir arabaya binmeyi yanlış bulmuyordu. Ben, paralel yapı sıfat tamlamasıyla maruf yapının ne üyesi ne de sözcüsüyüm; olsam emin olun açık açık söylerdim. İşin bu boyutunu ilgileri yanıtlayabilir; fakat şahsen başkanın bu yaklaşımını oldukça sorunlu olarak görüyor ve sırf bu nedenle söz konusu makam arabasına binmesinin binmemiş olmasından daha yakışıksız bir davranış olmayacağını belirtmek istiyorum. Yani, bu fiyattaki bir araca binmek aslında doğal ve hakkımdır; lakin tepkilerden dolayı binmeyeceğim, mealindeki cümle yapılan yanlışı düzeltmiş olmuyor. Tam tersine devlet eliyle verilen din eğitiminin ve öğretiminin kronikleşmiş bir hastalığına işaret ediyor; o da böyle bir hatanın zihinde ve kalpte yanlışlığı idrak edilemedikten sonra davranışlarda terk edilmesinin ne kazancı olabileceği dilemmasıdır. Bu yaman çelişkiyi ifade eden bazı atasözlerimiz var; ama biz sadece, bu perhiz, bu ne lahana turşusu, diyerek diyanet camiasını konu üzerinde düşünmeye davet ve teşvik edelim de belki bir öz eleştiri müessesesi inşa edilir.

       Bu tartışmalardan bir kere daha anlaşılıyor ki, din eğitimi devlet eliyle verilemiyor. Eğer böyle bir din eğitimi verilme çabası içine giriliyorsa verilen bu din eğitimi, yalnızca devletin çıkarına görüp uygun bulduğu, verilmesinde bir mazur görmeyip denetim altına almayı ittihaz ettiği bir din anlayışı oluyor. Bu yaklaşımın 'devletin dini' olduğunu söylemek için acaba, şimdilerde suyun gözünde keyif çatan kimi geçmiş 'İslamcı' yazarların makalelerine kadar gitmeye bilmem hacet var mı? Yaşananlardan çıkarılacak ders, Diyanet İşleri Başkanlığı acilen kaldırılmalı ve devletin din eğitimi verme girişimlerine son verilerek isteyen her vatandaşın dinini sivil toplum örgütleri mesabesinde rol üstlenen ekollerden öğrenmesinin önü açılmalıdır. Yoksa son yıllarda acı bir şekilde tecrübe ediyoruz ki, daha uzunca süre, dinin, hem devletleşen kliklerce sömürülmesine ve bir şekilde dünya menfaatleri için istismar edilmesine hem de dinin birleştiriciliğinden uzaklaşılarak öldürücü bir silaha dönüştürülmesine mani olamayacağız. Herkese, 'Leküm dinüküm veliye din!' ayetinin nüzul sebeplerini düşünmeyi teklif ediyorum!.. 




Yazdır

Word'e Aktar

Yorum Ekle Tavsiye
 
1 2 3 4 5   Puan Yok  
 Kaynak :  Mehmet Uçar

 Kategori  GÜNCEL

1365 Kişi Tarafından Okundu.

Yorum ( 0 )   

Kayıtlı Yorum Bulunmuyor.

 

 Bu Yazara Ait Diğer Yazılar

 
 
 

 

 Reklam

 Duyuru

 Reklam

 Köşe Yazıları

Ramazan Yıldırım

Ramazan Yıldırım ¬
ÜLKEYİ GEREN BİR CUMHURBAŞKANI: TAYYİP ERDOĞAN

Asım Cezayirlioğlu

Asım Cezayirlioğlu ¬
TÜRKİYE'DE "KUTUPLAŞMA"

Mehmet Uçar

Mehmet Uçar ¬
SURİYE SINIRIMIZDA NE Mİ OLUYOR?

Mesut Koç

Mesut Koç ¬
TERÖR VE BÖLGENİN AKIBETİ
 
 Reklam

 Ziyaretçi İstatistikleri
   
 Online : 1
 Bugün : 150
 Dün : 586
 Toplam : 1966439
 Ip No : 3.21.93.44
     

 Reklam

 Reklam

 Takvim

Nisan 2024

Pts Sal Çrş Prş Cum Cts Pzr
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30
 

 Reklam

 
 Reklam

 Reklam

 Reklam

 Reklam

 Reklam

 Reklam

 Reklam

 Reklam

 Reklam

 Reklam






RESMİ İLAN |SİYASET |EĞİTİM |GÜNCEL |ASAYİŞ |TURİZM |KÜLTÜR-SANAT |SAĞLIK |EKONOMİ |SPOR | Gizlilik Politikası


 

   © Copyright - 2012- Fethiye Haber Merkezi - ANASAYFA - Tüm Hakları Saklıdır. 


Bu sitede

Çilem.Net Haber Yazılımı kullanılmaktadır.