|
|
|
|
|
|
|
|
AKADEMİSYEN ÖZGÜRLÜĞÜ MÜ, MÜSTEMLEKE ANLAYIŞI MI? |
|
|
|
Tarih : 19.01.2016 - 08:43:34 |
|
|
Bir haftadan beri 1128 Akademisyenin "Bu suça ortak olmayacağız" başlığı ile dile getirdikleri terörle mücadeleyi "katliam ve kıyım" olarak nitelendirmesi sebebiyle ortaya koydukları deklarasyon gündemi alt üst etti. Bundan sonra da kızılca kıyamet koptu. İmzacı Akademisyenlerin bir kısmı metnin tamamını görmeden imza atmışa benziyorlar. Zira kamuoyundan tepkiler artınca bazıları imzasını geri çekti. Sonradan imzaya dahil olanlar da cabası. |
|
|
|
Bir
ülkenin gelişmiş olması aynı zamanda üniversitelerde görev yapan
akademisyenlerin toplum hayatına ve devletin uygulamalarına karşı ortaya
koydukları özgürlükçü düşünce ile doğru orantılıdır. Özgürlükçü düşünce hiçbir
zaman devletin güvenliği ile ilgili bir baş kaldırı değildir. Terör örgütlerini
desteklemek hiç değildir.
Bir haftadan beri 1128 Akademisyenin "Bu
suça ortak olmayacağız" başlığı ile dile getirdikleri terörle mücadeleyi
"katliam ve kıyım" olarak nitelendirmesi sebebiyle ortaya koydukları
deklarasyon gündemi alt üst etti. Bundan sonra da kızılca kıyamet koptu. İmzacı
Akademisyenlerin bir kısmı metnin tamamını görmeden imza atmışa benziyorlar.
Zira kamuoyundan tepkiler artınca bazıları imzasını geri çekti. Sonradan imzaya
dahil olanlar da cabası.
İmza sahipleri Akademinin
özgürlüğü üzerinden hareketle bu işe kalkıştıklarını söylemek çok zor.
Akademisyenleri bir kaç gruba ayırmak mümkün. Bunlardan birincisi müstemleke
anlayışı ile emir kulu gibi hareket
ederek söylenenleri harekete geçirmekle görevli olanlar. Bir kısmı Ak Partinin 13 yıldan beri ortaya
çıkardığı muhafazakar kesimin varlığını kabullenemeyen, bu nedenle tüm hıncını
Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan'dan çıkarmak adına her şeye muhalif olanlar.
Muhalefetin iktidar olmasını sağlayamamış bir akademisyen topluluğu. Arkadaş
ilişkileri sebebiyle imza atan az bir grubu da dahil edebiliriz. Ayrıca Kürt
milliyetçiliği üzerinden safını belli edenleri de belirtmek lazım.
Bazı olayları sonradan
değerlendirdiğimiz zaman daha iyi anlıyoruz. Tıpkı "Gezi olayları"
gibi. Aslında amacın yeşili korumadan
ziyade hükümet olduğunu hem sürecin seyri öğretti. Hem de twit atan
arkadaş! ne diyordu; "mesele ağaç değil arkadaş sen hala anlamadın
mı?" Yine 17-25 Aralık da ülkenin
yolsuzluktan arınma hamlesi değildi. İşte bugün Akademide çalışan insanlar
özgür düşünceye sahip bireyler yetiştirmesi gerekir. Aynı zamanda milli manevi
değerleri bilen, kendi kültürünü tanıyan bireylerin yetişmesi için çaba
göstermeli. Peki bizim bir grup "aydınımız" ne yapıyor. Gerçekten
demokrasi adına insan hakları savunuculuğu mu yapıyorlar? Evet geçmişten bazı
şeyleri biliyoruz. Kusura bakmasın hiç bir ülke kendi ülkesinden ziyade başka
ülkesinin vatandaşının demokratik haklarını düşünmez. Bu anlamda Amerika, İngiltere
ve AB'nin akademisyenlerin yayınladığı bildiriyi desteklemeleri bize bazı
hazırlıkların yapıldığını göstermekte.
Devletin terör örgütüne karşı
göstermiş olduğu kararlı tutum ve elde edilen başarı, bu bildirinin bir ön alma
hamlesi olarak okunması gerektiğini düşündürüyor. Zira Sultanahmet saldırısını
her ne kadar DEAŞ gerçekleştirmiş olsa da, saldırıdan amaçlanan ile PKK
terörünün amaçlarına iyi bakmak lazım.
Akademisyenler hukuk içinde devletin
yanlışlarına karşı çıkabilir. Bu bildirinin tamamı okunduğu zaman hazmetmek
zor. İki nedenden dolayı zor. Birincisi ortada hiçbir şey yokmuş gibi
davranarak devletin vermiş olduğu egemenlik mücadelesini hak ihlali olarak değerlendirmek ne kadar
vicdani bir davranıştır. Halkı devletin yaptığı operasyonlar sebebiyle mağdur
göstermek olanları görmezden gelmek anlamına gelir. İkincisi ise daha vahim.
Tam müstemleke anlayışı ile hareket edilerek Türkiye'nin terörü temizleme
operasyonu için uluslararası gözlemci istemekteler. Bu kısım imzacıların niyetlerinin
kötü olduğunu göstermekte. Sormak gerek. Daha önce terör örgütünün terör
olaylarını telin etme neden akıllarına gelmez. Bunca zamandan beri bu
akademisyenler nerdeydi. Bebekler katledilirken neden insani duyguları
depreşmez. Cenazeleri almaya giden HDP milletvekillerine PKK tarafından ateş
açılıp eli boş döndükleri zaman, insan hakları icat olmamış mıydı?
Yıllarca Öcalan'a Bebek katili dedik bebekleri katlettirdiği için. Peki bu
akademisyenler PKK terörü ile katledilen
bebeklere neden sahip çıkıp terörü lanetlemezler. O zaman siz de onlarla aynı
kefe de olmuyor musunuz? Size Bebek katili demiş olsak yanlış mı olur.
Burada şunu da belirtelim. Alenen
devletin varlığını hiçe sayanlar ve terörü destekleyenler devlet hazinesinden
maaş almamalı. Savcılık harekete geçecek ise erken saatlerde evlere baskın
düzlemek yerine ifade için savcılığa davet edilmeli. Zira bu ülkede onca ihanet içinde olanlar
yaptıklarına bakmadan hükümetin uygulamalarını Avrupa basınıza malzeme yapma
derdindeler. O zaman yapılması gereken basittir. Onların beklediği malzeme
verilmemeli ve gereksiz kahramanlıklar yapılmasına müsaade edilmemeli.
Sevgili dostlar metni tam okumadan yapılacak
olan her yorum eksik kalacaktır. "Bu suça ortak olmayacağız" başlığı
ile meydan okuyan Akademisyenler;
devleti kasıtlı ve planlı kıyım yapmakla suçluyorlar. Kürt ve bölge
halklarına karşı katliam yapmak ve bilinçli sürgün politikasından
bahsediyorlar. Uluslararası gözlemci talep ederek rapor tutulmasını talep
etmekteler. Peki tüm bunları dillendirenlerin amaçları sizce sadece demokrasi
mi? Peki bu tür insanlara hangi ülke tahammül edebilir.
asimcezayirlioglu@hotmail.com
|
|
|
|
|
|
 |
1224 Kişi Tarafından Okundu. |
|
Yorum ( 0 )
|
|
|
|
|
Kayıtlı Yorum Bulunmuyor. |
|
|
|
|
Bu Yazara Ait Diğer Yazılar |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
 |
Ziyaretçi İstatistikleri |
 |
|
|
|
|
|
Online |
: |
23 |
|
Bugün |
: |
485 |
|
Dün |
: |
1638 |
|
Toplam |
: |
2363567 |
|
Ip No |
: |
216.73.216.151 |
|
|
|
|
|
 |
|
|
|
 |
|