|
|
|
SİYASETİN DİLİ VE SİYASETÇİNİN GELECEĞİ |
|
|
|
Tarih : 26.01.2016 - 10:46:00 |
|
|
Toplumsal değişimi görmezden gelip sığ yaklaşımlarla gündem belirleme derdine düşen siyasetçinin toplumun geleceğine dair umut oluşturması da mümkün değildir. Küfür ve hakaret siyasetçinin yeni bir şey üretmesini engelleyeceği gibi yeni gaflar da artarak devam edecektir. Eski Türkiye'de seçim meydanlarında laiklik diyerek toplumu korkutup oy toplanmaktaydı. Toplumun değişimine katkı yapmayacak bu siyaset mantığını bırakan CHP alkışlanacak bir davranış gerçekleştirmişti. Bugün gelmiş olduğumuz noktada birine sevinirken ortaya çıkan durum ise bizi ümitsizliğe sevk etmekte. |
|
|
|
Türkiye'de siyasi çekişmeler zaman zaman
edep sınırlarını zorlayan noktalara doğru tırmanır. Bu genellikle seçim
zamanlarında görülen bir durumdur. Siyasetçiler daha fazla oy alabilmek uğruna
birbirleri hakkında demediklerini bırakmazlar. Demirel-Özal ve Yılmaz-Çiller kavgaları
bunun tipik örneğidir.
Bu tartışmalar içinde sayın Özal
siyasetten gelerek Cumhurbaşkanı olduğu için Demirel tarafından siyaseten
malzeme yapılmaya başlandı. Özal'a vurmak aynı zamanda ANAP'a vurmak anlamına
gelmekteydi. Ya da ANAP'ın varlık nedeni Özal olduğu için partinin asıl sahibini hedef almak
siyasetçiler açısından sonuç getirici bir durum olarak görülmekteydi. İki bin
sonrası Türk siyasi hayatında birçok şey değişti. Öncelikli olarak CHP'nin
dışında iktidar alternatifi olan partiler, toplum tarafından tasfiye edildiler.
14 yıldan beri ülkenin geleceğine yön veren Ak Parti iktidarları devam etmekte.
Bu süreçte CHP'nin de genel Başkan'ı değişmiş oldu. Eski siyaset tarzı yavaş
yavaş ortadan kalkar ümidi taşırken hiç de öyle olmadı. Özellikle Erdoğan'ın
liderliğinde Ak Parti her seçimin galibi olarak ortaya çıktı.
Seçim meydanlarında laiklik
kelimesini de pek duymaz olduk. Özellikle sol partiler tarafından dillendirilen
bu kavram Türkiye'nin İran olmaması adına sağ iktidarları frenlemek için
kullanılan bir argümandan başka bir şey değildi. Toplumun değişimi ile birlikte
sol siyaset de toplumun ekonomik ihtiyaçlarını daha fazla ön plana çıkarır
oldu. Toplumda karşılık bulma adına doğru bir tavır idi. Türkiye değişirken
siyasetçinin de değişmesi kaçınılmazdı. Bunu CHP de özellikle gördük. Seçim
kampanyalarının içeriği daha mantıklı hazırlanmaya başlandı. Burada Ak Partinin
ekonomik başarısını unutmamak gerekir. Zira bu değişimi tetikleyen Ak Partinin
14 yıllık yazmış olduğu hikayede aramak gerekir.
Evet seçim bildirgeleri değişime
uğradı. Ancak siyasetçinin dilinde bir değişim oldu mu? İşte burada biraz
şüphelerimiz var. Özellikle sayın Kılıçdaroğlu'nun zaman zaman kullanmış olduğu
dil bizi hayretler içinde bırakmakta. İktidarın alternatifi olmak için
kullanılan dil yaralayıcı olmamalı. Rakipten ziyade kendi durumunu daha fazla
düşünmeli. Örneğin Zonguldak'ta seçim çalışması yaparken ananı .........
diyerek ortaya koymuş olduğu söylem bizleri hayretler içinde bırakmakta.
Antalya'da ise "Yetki verin dişlerini sökeyim" diyor. Sonradan da
hiçbir şey olmamış gibi davranmak ise daha vahim. Evet siyasetçiler seçim
zamanında bir birlerini en ağır şekilde eleştirebilirler. Ama nezaket
kurallarını çiğnemeden bunlar yapılmalı.
CHP ile Ak Parti yarışında liderlerin kullanmış olduğu dil yaralayıcı bir
dildir. Ak Parti ile özdeşleşen Erdoğan cumhurbaşkanı olmuş olsa da belli bir
bloğun hedefi durumunda. Özellikle sayın cumhurbaşkanını hedef alan söylemler
bizleri hayretler içinde bırakmakta. Biz iki bin sonrası siyasette düzelme olur
ümidini taşırken ana muhalefetin sürekli pot kıran söylemler içinde olması
CHP'nin de toplumun geniş kesimlere ulaşmasını engellemekte. Ya da toplumun bir
kısmı şüphe içine düşmekte. Toplumun tasvip etmediği onlarca örnek
gösterilebilir. Sayın Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan için son olarak dile getirdiği
" diktatör bozuntusu" suçlaması
ise siyasetin seviyesini iyice düşürmekte. Sonradan Twitter hesabından
tevil ederken işin içinden çıkılmaz hale döndürmekte. "Hitler'e özenen,
halkı kutuplaştıran, ülkeyi yangın yerine çevirmiş birine diktatör bozuntusu
değil de barış elçisi mi diyecektim? Savcılara talimat vermek Cumhurbaşkanı'nın
işi değildir. Sen anayasayı çiğnedikçe şeref ve namus kavramını sana hatırlatmaya
devam edeceğim. Diktatör bozuntusuna diktatör bozuntusu diyeceğim tabi ki.
Çünkü, dünyanın her yerinde diktatör bozuntusuna diktatör bozuntusu denir.
" diyerek Cumhurbaşkanı üzerinden
siyaset gündemini işgal etmekte. Tabi suçlamalar edep sınırları aşınca insanın
ağzından ne çıkacağını kestirmek de zor oluyor. Siyasi hınç ile söylenen
sözlerden sonra Kılıçdaroğlu. "Allah'tan korkmayan biz" deyivermiş.
Eskiden Çiller buna benzer gaflar yapardı. Konuşmanın başı yanlış olunca
sonunda da böyle gaflar ortaya çıkmakta. Peki bu söylem siyasetçiye bir şey kazandırır
mı? Öyle olsaydı %80'ler civarı oy
alması gerekirdi Kılıçdaroğlu'nun.
Toplumsal
değişimi görmezden gelip sığ yaklaşımlarla gündem belirleme derdine düşen
siyasetçinin toplumun geleceğine dair umut oluşturması da mümkün değildir.
Küfür ve hakaret siyasetçinin yeni bir
şey üretmesini engelleyeceği gibi yeni gaflar da artarak devam edecektir.
Eski Türkiye'de seçim meydanlarında laiklik diyerek toplumu korkutup oy
toplanmaktaydı. Toplumun değişimine katkı yapmayacak bu siyaset mantığını
bırakan CHP alkışlanacak bir davranış gerçekleştirmişti. Bugün gelmiş olduğumuz
noktada birine sevinirken ortaya çıkan durum ise bizi ümitsizliğe sevk etmekte.
Değişim sadece iktidar ile olmuyor. Siyasetin tüm katmanları bu değişime ayak
uydurabilmeli. Aksi taktirde ülkenin hızlı bir şekilde ilerlemesi sekteye
uğrayacaktır. Siyasetçiler sayın Cumhurbaşkanını hedef alıp belli bir kesimin
gazını almak yerine toplumun bir adım daha ileri gitmesine katkı yapacak politikalara
kafa yorarlarsa uzun vadede kazanan yine kendileri olacaktır. Bizden söylemesi.
asimcezayirlioglu@hotmail.com
|
|
|
|
|
|
 |
1831 Kişi Tarafından Okundu. |
|
Yorum ( 0 )
|
|
|
|
|
Kayıtlı Yorum Bulunmuyor. |
|
|
|
|
Bu Yazara Ait Diğer Yazılar |
|
|
|
|